KAYSERİSPOR

Kayserispor, Kayseri merkezli Türk futbol kulübü. Süper Lig'de mücadele eden kulübün renkleri sarı-kırmızıdır. Maçlarını 32.864 koltuklu Kayseri Kadir Has Şehir Stadyumu'nda oynamaktadır.

İlk Türk Profesyonel Serbest Atlayışçı: Cengiz Koçak

‘Base Jump’ (Serbest atlayış) sporu tehlikeli olduğu için dünyada ve Türkiye’de bu sporu yapan sporcu sayısı oldukça az. Ancak ülkemizde serbest atlayış denilince ilk akla gelen isim olan Cengiz Koçak ise hayatını serbest atlayışçılığa adamış birisi… 43 yaşındaki emekli asker Koçak, sabit bir evinin olmadığına dikkat çekiyor ve “Gidecek çok yol, atlanacak çok yer var” diyor.

Tribün, Bir Yaşam Biçimi - Kapalı Kale Hikâyesi

Taraftarlar, tuttuğu takımı yediden yetmişe karşılıksız seviyor. Onlar, takımının tüm maçlarına gidiyor ve her seferinde de aynı heyecanla bağlılık gösteriyor takımlarına... Kimisi daha ilk defa gelmiş, kimisi ise yıllardır oraya nefesini vermiş. Hatta bazıları var ki canından çok seviyor takımını...

İlk Türk Mikro Resim Sanatçısı: Hasan Kale

Hasan Kale, dünyaca ünlü bir ressam... Onu diğer ressamlardan ayıran özelliği ise resimlerini yapmak için seçtiği tuvaller. Çok küçük boyuttaki objelere resim çizen 58 yaşındaki Kale, dünyada mikro resim alanında fırçaya aldığı 350’yi geçkin eseriyle tek olma niteliğini taşıyor.

22 Mayıs

Bugün Türkiye'de KPSS'ye giren herkese geçmiş olsun dileklerimle başlıyorum. Günlerden 22 Mayıs... Bakalım sporda neler olmuş bugün? 1963 - AC Milan Şampiyon Kulüpler Kupası'nı kazandı.

Pazar, Mart 03, 2019

İlk Türk Dünya Düğün Fotoğrafçılığı Birincisi: Barış Varol


Fotoğrafçı bir aileden gelen 47 yaşındaki Barış Varol, Amerika’da düzenlenen ve dünyanın en büyük fotoğraf organizasyonu olan “Wedding & Portrait Photography International” yarışmasında ülkemiz adına bir ilki gerçekleştiriyor. “Tek Gelin” kategorisindeki fotoğrafıyla dünyada bir düğün fotoğrafçılığı yarışmasını kazanan ilk Türk olma özelliğini taşıyan Varol, “Ödül almak, tercih edilen bir kişi olmanıza sebep oluyor.” diyor ve düğün fotoğrafçılığı dalında birçok başarısının olduğunu belirtiyor.
ÖZEL HABER

Ülkemizde son yıllarda gelişen ve fotoğrafçılığın bir dalı olan düğün fotoğrafçılığı yaratıcılığın üst düzeyde kullanıldığı bir alan olarak biliniyor. Evlenecek olan çiftlerin yoğun ilgisi de bu sektörü her geçen gün geliştirmeye devam ediyor. Çiftlerin farklı istekleri ise fotoğrafçıların yeni arayışlara girmelerine ve kendilerini geliştirmelerine sebep oluyor. Onların bu en mutlu günlerindeki kusursuzluk arayışının, stüdyodan açık hava çekimlerine uzanan fotoğraf serüvenlerinde farklı olma arzusuyla birleşmesi fotoğraf sanatçılarına da büyük bir sorumluluk yüklüyor. İşte Barış Varol, bu sorumluluğun bilincinde ve çiftlerin dilinden anlayan bir fotoğraf sanatçısı olduğunu, çektiği birbirinden güzel düğün fotoğraflarıyla birçok ödül alarak ispat ediyor. Varol, Amerika’da düzenlenen ve dünyanın en büyük fotoğraf organizasyonu olan “Wedding & Portrait Photography International” (WPPI) yarışmasında “Wedding Day” olarak adlandırılan düğün fotoğrafçılığının “Tek Gelin” kategorisinde altın ödülünü alarak adını tarihe “İlk Türk Dünya Düğün Fotoğrafçılığı Birincisi” olarak yazdırıyor.
Fotoğrafçılık, Baba Mesleği…
Barış Varol, 1969 yılında Balıkesir’de doğuyor. İlkokul, ortaokul ve liseyi bu şehirde bitiren Varol, 1988 yılında liseden mezun olduktan sonra baba mesleği olan fotoğrafçılığa başlıyor. Askerlik döneminden beri fotoğrafçılıkla uğraşan Varol, “1950 yılında kurulan aile firmamızda diğer dört kardeşimle birlikte mesleği sürdürmekteyim.” diyor ve ekliyor: “Prodüksiyon, fotoğrafçılık ve diğer yan dallarda başarı ile faaliyetlerimizi devam ettiriyoruz. Baba mesleği olması bu işe başlamama neden oldu. Zaman geçtikçe de ilgim ve yeteneğim arttı. Bugünlere geldim. Fotoğrafçılığın tüm dallarıyla meşgulken, özellikle uzun yıllardır bir gün gelip popüler olacak dediğim düğün fotoğrafçılığı çekimlerini 2012 yılının ilk yarısına kadar standart bir havada sürdürüyordum. Bir anda ciddi bir karar verip bu konuya yoğunlaştım. Daha iyi, daha anlamlı ve kaliteli bir hizmet adına neler yapabilirim diye düşündüm. 2013 yılından itibaren bu konuda seminerlere katıldım ve dünyadaki gelişmeleri takip ederek işe başladım.”
Tek Gelin, Tek Başarısı Değil
Fotoğrafı sade tanımlamak istediği “Tek Gelin” fotoğrafı ile dünya birinciliği alan Barış Varol, bunun tek başarısı olmadığını belirterek geçmişteki başarılarından da bahsediyor: “Photo Workshop Türkiye’nin (PWT) düzenlediği Jeff Vonn ve Sergey İvanow’un verdiği eğitimler bu alandaki bakış açımı değiştirdi. Bu organizasyonun düzenlediği “PWT - Düğün Fotoğrafçılığı” yarışmalarında iki kez Türkiye birinciliğine layık görüldüm. Üçüncüsü düzenlenen  “Jeff Voon - Cm Leung - Kenvin Pinardy - PWT Düğün Fotoğrafçılığı” yarışmasında bir kez daha ödüle layık görülerek, finalist oldum ve mansiyon ödülü aldım. Dördüncüsü düzenlenen  “David Becstead - Bob Davis  - Ekrem Tuluk PWT Düğün Fotoğrafçılığı” yarışmasında yine finalist oldum ve mansiyon ile ödüllendirildim. 2014 yılı içerisinde dünyanın en saygın kurumu WPPI yarışmasında toplamda 8 ödül aldım. En önemlisi ise bu yarışmada 2014’te düğün fotoğrafçılığı kategorisinde üçüncülük alan dünya düğün fotoğrafçıları arasında yer alan ilk Türk oldum. Son katıldığım 2015 yılındaki WPPI yarışmasında ise  “Tek Gelin” fotoğrafım ile birincilik ve on yedi adet gümüş mükemmeliyet rozetiyle ödüllendirildim. Şunu da eklemek istiyorum. Bu büyük organizasyonda “Grandmaster” yani “Büyük Usta” seviyesi var. Bu size uluslararası alanda yol açıyor. O kategoriye giren ilk Türk yine ben oldum.”
 “Ödül Almak, Tercih Edilen Bir Kişi Olmanıza Sebep Oluyor”
Özellikle WPPI yarışmasında ödül almanın çok güzel bir duygu olduğunu ifade eden Balıkesirli fotoğrafçı, “Dünyanın en önemli ve ciddi fotoğraf organizasyonlarından birisi. Her sene yılda iki tane yarışma düzenliyorlar. Yüzlerce fotoğrafçılık dalında ün yapmış mastırın ve binlerce fotoğrafın oluşturduğu bir organizasyon. Dünyanın en iyi jürisi tarafından değerlendirilmek de güzel bir sınav ve bana göre çok ciddi bir ölçü. Özellikle de dünyanın bu konuda otoritesi olan bir yarışmada derece almak çok farklı bir duygu. Bununla birlikte ilk Türk olmak daha fazla mutluluk veriyor insana. Ödül almak hep en iyiyi arama yollarına sevk ediyor sizi. Tanınmış birisi oluyorsunuz ve bu işinizde tercih edilen bir kişi olmanıza da sebep oluyor.” şeklinde konuşuyor.
İtalyanlara Düğün Fotoğrafçılığı Eğitimi Veren İlk Türk
Fotoğraf çekmek için belirli bir eğitimin gerekmediğini vurgulayan fotoğraf sanatçısı Varol, kendisinin de alaylı olduğunu dile getirerek şunları söylüyor: “Akademik bir eğitim almadım. İyi meslek yoktur meslekte iyi olmak vardır. Bunu bilerek gelişimim için çok çalıştım. Son yıllarda da birçok eğitime katılarak bu işi daha kaliteli bir seviyeye çıkarabileceğimi gördüm. Şimdi ise ben eğitim veriyorum. İlk eğitimimi İtalya’da verdim. Unutamayacağım bir davetti ve gerçekten değerli anlardı. Yüz İtalyan fotoğraf sanatçısına iki gün boyunca çeşitli eğitimler verdim ve onlara tarzımı anlattım. Bir Türk düğün fotoğrafçısı olarak İtalyanlara ilk kez ben eğitim verdim. Akabinde İzmir, İstanbul ve Antalya’da meslektaşlarıma bu konuyla ilgili bilgi ve birikimlerimi aktarma fırsatım oldu, olmaya da devam ediyor.”
İlgisini çeken dünyaca ünlü birçok fotoğrafçının olduğunu belirten Varol, bunlardan Jerry Ghonis’i örnek veriyor. Fotoğraf sanatçısı Barış Varol, birine benzemek yerine kendi tarzı olan bir fotoğrafçı olmak istediğine dikkat çekerek başarıya ulaştığı “Tek Gelin” fotoğrafını tarzını yansıtan ve olağan fotoğraflarından birisi olarak tanımlıyor.
“İlk Evlilik Fotoğrafları Sergisi Açan Kişiyim”
Türkiye’de ilk kez evlilik fotoğrafları sergisi açan kişi olduğunu aktaran 47 yaşındaki Varol,  “Hep bu isteğim vardı.” diyor ve konuşmasını şöyle sürdürüyor: “Bir gün sevgililer gününde böyle bir serginin etkili olabileceğini düşündüm ve yaptım. İki kez bu türden sergim oldu. İlk evlilik fotoğrafları sergim için sanırım 2 yıl oldu ve her iki sergimde de 30-40 fotoğraf paylaştım.”

Varol: “Öncelikle Işık Ve Kompozisyon Kuralları”
“Fotoğraflarımda onu oluşturan etki yaratacak birçok kuralın üzerinde olmasına önem veriyorum.” diyen Varol, fotoğrafçılıkla ilgilenenlere ve bu yolda ilerleyenlere şu tavsiyelerde bulunuyor: “Eğer bu kurallar o fotoğrafta varsa fotoğraf istenen mesajı verebiliyor. Öncelikle ışık ve kompozisyon kurallarını diyebilirim. Daha sonra fotoğrafa belirginlik katan hayal gücünüz ve yeteneğiniz olmalı. Görebilmeniz ve bunu aktarabilmeniz de önemli. Ayrıca teknik alt yapıyla birlikte çok çalışmanız gerekli. Biz analog dönemden gelmeyiz. Dijital makineler kullanıcılar için büyük rahatlık sağlıyor. Ancak fotoğrafı fotoğraf makinesi çekmemeli, kişi çekmeli.”
“Acıları Fotoğraflamak İstemedim”
Bir dönem polis muhabirliği yaptığını ve acıları fotoğraflamak istemediği için bu mesleği bıraktığını ifade eden Barış Varol evliliğin önemli bir kurum olduğunu hatırlatarak duygularını şöyle anlatıyor: “Evlilik hayatın en önemli olaylarından biri. Düğün fotoğrafçılığı da bu önemli anın en ciddi tanığı. Bunu belgelemek ise özel bir durum, hayatımızı ve işimizi bu yönden mühim kılıyor.”
Türkiye’de düğün fotoğrafçılığının son iki yılda ivme yakaladığını bildiren başarılı fotoğrafçı Varol, “Evrensel unsurlar ve teknolojik imkânlar, yeni neslin yakın takibiyle Türkiye’de de bu yönde beklentilere giren sosyal bir çevre oluşturdu. Bu durum dünyayı yakalamak gerekliliğini gösterdi. O yüzden yurdumuz fotoğrafçıları bu akıma girmek zorunda kaldı.” diye ekliyor.

“Hedefim, İşimi Güzel Yaparak Yaşamak”
WPPI yarışmasına 2014 yılında bir arkadaşının tavsiyesiyle katılan Barış Varol, 2015 yılında aldığı birincilik için pozdaki etkili olan ifadenin ve fotoğrafa verdiği tonlamanın altını çiziyor.
Fotoğraf sanatçısı Varol, herkesin bir hayalinin ve hedefinin olduğunu ama kendisinin zirve ya da en iyi olma gibi bir hırsının olmadığını söylüyor. Varol, “Sadece işimi güzel yapmak arzusu bana yetiyor.” diyerek sözlerini şöyle noktalıyor: “Benim tek hedefim, işimi güzel yaparak yaşamak ve bunu yaşatmak.”




































İlk Türk Dünya Okçuluk Şampiyonu: Demir Elmaağaçlı


Tüm dünya ülkelerinin ciddi araştırmalar yaptıkları Türk okçuluğu, son yıllarda hızlı bir gelişim gösteriyor. Dünyanın hemen her köşesinde yarışan okçular, aldıkları başarılı sonuçlar sayesinde ülkesini en iyi şekilde temsil ediyor. Milli Okçu Demir Elmaağaçlı da onlardan birisi… 2015 yılında Meksika’da düzenlenen Dünya Kupası’nda birincilik elde ederek adını tarihe “İlk Türk Dünya Okçuluk Şampiyonu” olarak yazdıran yirmi altı yaşındaki Elmaağaçlı, “Yayımı ailemden çok görüyorum.” diyor ve Türk okçuluğunda birçok başarısının olduğunu belirtiyor.
ÖZEL HABER

Okçuluk, kökeni insanoğlunun avcılık ve savaşçılık günlerine dayanan, oku bir yay aracılığıyla hedefe göndermeyi amaçlayan spor dalı. Gerçek bir ata sporu olarak tarihimiz içinde yer alan okçuluk, ilk kez 1904 yılında Yaz Olimpiyatları'nda olimpik programa alınıyor. 1972 yılından itibaren aralıksız olarak programlarda yer alan okçulukta ilk dönemlerde Fransa, Belçika ve Büyük Britanya söz sahibiyken, daha sonraki dönemlerde ABD, Rusya, İskandinav ülkeleri, İtalya ve Kore bu ülkeleri izliyor. Günümüzde ise Türkiye, okçuluk sporunda yaptığı ciddi planlamalar ve spor teşkilatının sağladığı önemli destekler sayesinde aldığı başarılarla kendinden söz ettiren bir ülke olarak karşımıza çıkıyor. İşte, Milli Okçu Demir Elmaağaçlı uluslararası arenada ülkesi adına kazandığı birçok ilkle ve madalyayla adını tarihe yazdırarak Türkiye’nin bu konuma gelmesinde büyük pay sahibi oluyor. Sporcu, 2015 yılında Meksika’da düzenlenen Dünya Kupası finallerinde Türkiye’ye erkekler makaralı yay kategorisinde altın madalya kazandırarak bir ilki başarıyor ve adını okçuluk tarihine yazdırıyor. “İlk Türk Dünya Okçuluk Şampiyonu” unvanına sahip olan Milli okçu, 2016 yılında ise Çin’in Şanghay kentinde düzenlenen Dünya Kupası’nda elli metre on beş ok eleme atışlarında aldığı yüz elli tam puan ile Türkiye rekorunu kırıyor. Bu turnuvanın finalinde rakibinin gerisinde kalan Beden Eğitimi Öğretmeni Elmaağaçlı, gümüş madalyanın sahibi olarak bu sefer de dünya ikinciliğine imza atıyor.
Okçuluğa Amcası Sayesinde Başladı
Yirmi altı yaşındaki Demir Elmaağaçlı, amcası sayesinde başlıyor ok atmaya ve yaklaşık on beş yıllık kariyeri boyunca birçok başarı elde ediyor. Kayseri’de doğan Elmaağaçlı spora başladığı yıllarda teknik hiçbir bilgisinin olmadığını belirterek şunları söylüyor: “Bağ evimizde atış yapıyorken bu sporu Kayseri’de lisanslı olarak yapacağımı öğrendim. 2002 yılında lisans çıkararak Kiçikapı İdman Salonu’nda okçuluğa adım attım. Kayseri’de çeşitli kulüpler adına birçok Türkiye şampiyonasına katıldım ve 35 altın, 13 gümüş ve 4 bronz madalya kazandım.”
“Okçuluk kariyerime Kayseri’de uzun yıllar yarıştıktan sonra üniversite eğitimimi gördüğüm şehir olan İzmir’de devam ettim.” diyen başarılı sporcu konuşmasını şöyle sürdürüyor: “2014 yılında İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne transfer oldum. Bir yıl belediye adına yarıştıktan sonra 2015 yılında Karşıyaka Belediyesi Spor Kulübü’ne transfer oldum. 2014 yılında öğretmenlik atama tercihim olarak doğup büyüdüğüm şehir olan Kayseri’yi seçtim. Mayıs ayında Kayseri’nin Yahyalı ilçesine bağlı olan Taşhan Köyü’ne beden eğitimi öğretmeni olarak atandım. Şu anda okçuluk antrenmanlarıma Kayseri’de Gençlik Spor İl Müdürlüğü’nün okçuluk sahasında devam etmekteyim. Milli takıma ise ilk kez 2007 yılında çağırıldım.”
“Yayımı Ailemden Çok Görüyorum”
Demir Elmaağaçlı, okçuluk sporunun hayatının her yerinde olduğunu belirtiyor ve şöyle konuşuyor: “Küçük yaşlarda başladım bu spora ve hiç bırakmadım. Eğitimim, arkadaşlarım ve işim, kısacası her şey okçulukla birlikte oldu. Ailemden çok yayımla birlikte zaman geçiriyordum. Çevremde kim olursa olsun birçok konuşmamız okçuluğa bağlanıyordu. Bugün ismim bir marka ise bu okçuluk ile oldu. Onun için yayım ve okum bende çok derin bir anlam taşıyor.”
Milli sporcu, okçuluğun izleyene keyif vermese de oku atan kişiyi bağımlı hale getiren, rahatlatan ve stresten arındıran bazen de strese sokan çok farklı bir dünya olduğunu aktarıyor ve ekliyor: “Okçuluk benim için kendim ile baş başa kaldığım yer. Yıllar geçse de yapabileceğim bir spor. Çünkü bu spor insanın kendisini bu kadar iyi tanıyabileceği ve birçok duyguyu yaşayabileceği nadir sporlardan birisi... Şöyle açıklayayım, beden ve zihin aynı anda, sürekli aktif bir şekilde çalışıyor. Sürekli yeni stratejiler geliştiriyor. Bu da tabi insanın kendini tanımasına, sabırlı olmasına, zorluklarla başa çıkmadaki becerisine katkıda bulunuyor.”
“Her İnsan Ok Atabilir”
Okçuluk için gerekli olan şeyin birçok insan tarafından iyi gören gözler diye bilindiğini dile getiren sporcu, kendisi için bunun öyle olmadığını söylüyor. Elmaağaçlı, “Tabi ki sadece şu gereklidir diyemem ama başta özgüven, sabır, disiplin, konsantrasyon becerisi, odaklanma gibi daha birçok özellik olmalı. Kişinin yapısında da varsa zamanla da kazanılabilen, kişiye çok şey katan bir spor. Her insan ok atabilir. Bu sporda söz konusu olan şey ne kadar iyi atabildiğiniz. İşte, burada kişisel farklılıklar ortaya çıkıyor ama kimse ok atabilir miyim diye düşünmemeli.” şeklinde konuşuyor.
“Başarı, İyi Atışlar Yaptığımda Aklıma Geldi”
Okçuluğa ilk başladığı zaman bu tür başarıların aklına gelmediğini bildiren ve aynı zamanda beden eğitimi öğretmenliği yapan Elmaağaçlı konuşmasını şöyle sürdürüyor: “Başlarda siz mi ok atıyorsunuz yoksa yay mı sizi atıyor inanın düşündürücü. Böyle bir halde de dünyadaki iyi isimleri görünce çok yolum var diyor insan. Daha küçük hedeflerle başlıyorsunuz. Kendiniz için başarı diyebileceğiniz şeyler bunlar oluyor. Mesela kendi rekorum, il şampiyonası, Türkiye şampiyonası gibi…”
Başarılı sporcu, “Başarı elde ederim düşüncesi kişide zamanla iyi atışlar yaptığını görmeye başladığında oluşuyor.” diyor ve ekliyor: “Hedeflediğiniz kişileri izleyip, yavaş yavaş onlara yakın performanslar sergileyince içten içe büyük bir kendine güven ve inanç oluşuyor. Bende benim hedefim olan derecelere ulaşınca başaracağıma olan inancım her geçen gün daha da arttı. Başaracağıma kesinlikle inanıyordum ve başardım. Daha çok başarı kazanacağıma da inanıyorum.”
“Yaşadıklarım Gözümün Önünden Geçti”
Türkiye’yi uluslararası arenada birçok kez temsil eden Demir Elmaağaçlı 2015 yılında altın madalya aldığı andaki duygularını şu sözlerle ifade ediyor: “İnsanın öleceği zaman hayatının gözünün önünden film şeridi gibi geçtiğini söylerler. Benim de dünya birincisi olduğum zaman, ilk okçuluğa başladığım yıldan itibaren yaşadığım birçok iyi veya kötü anı gözümün önünden geçti. O anda gözyaşlarımı tutamadım. Okçulukta birçok kişinin başaracağıma inandığı ve gerçekten de dünya şampiyonu olmasam da bir gün olabileceğimi inandıkları seviyeye gelmiştim. Sadece o başarıyı nerede ve ne zaman yapacağım önemliydi. Bu sporun en üst derecesini elde ettim. Yarışmanın spikerinin de söylediği gibi dünyanın kralı olmuştum.”
“Yarışma Koşulları Zordu”
Aldığı başarılarla birlikte dünyaca ünlü okçuluk firmalarının reklam yüzü olan okçu, 2015 yılında dünya şampiyonu olduğu yarışma hakkında bilgiler veriyor: “Yarışma çok önemli ve saygın bir yarışmaydı. Yarışmayı özel ve zor kılan şey ise katılmak için o yıl yapılan dünya kupalarında başarılı olmanız gerekiyordu ve her yarışmada performansınızı üst düzeyde tutmanız gerekiyordu. Yarışmaya nasıl katıldığımıza gelince dört dünya kupası ayağından en iyi üç eleme başarınıza bakılıp puan alıyorsunuz ve bu puanlar toplamında sekiz kişilik kontenjandan ilk yedi sporcu arasında olmanız gerekiyor. Ben Çin'de beşinci, Antalya'da altıncı ve Polonya'da sekizinci olarak 34 puan topladım ve altıncı olarak burada yerimi aldım.”
“Önümdeki Engeller Kalkmıştı”
Dünyaca tanınan şampiyon Demir Elmaağaçlı, okçuluğun zorluklarından da bahsediyor: “Okçuluk kariyerimin ilk yıllarında teknik bilgimin yetersiz olmasından dolayı zorlandım. Daha sonraları kişiye uygun malzemelerin temininin kolay olmaması, antrenman alanının yetersizliği, eğitim ile okçuluğu bir arada yürütmenin zorluğu, okul izinleri, girmeniz gereken önemli sınavların yarışmalarla çakışıyor olması gibi bir takım zorluklar yaşadım. Ama bu yolda son yıllarda artan maddi destek kamplarının yoğunluğu ve malzeme eksiğinin de en aza inmesi ile çok büyük engeller ortadan kalkmıştı. Artık engel diyebileceğim bir şey yoktu. Öğretmenlik mesleğimi de elime almıştım. Kaygılarım azalmıştı. Sadece yarışmalara yoğunlaştım ve bu da başarı getirdi.”
Başarıları Saymakla Bitmiyor…
Demir Elmaağaçlı, 2008 yılında Antalya’da yapılan Gençler Dünya Şampiyonası’nda gümüş madalya başarısı gösteriyor. 2015 yılında Meksika’da düzenlenen yarışmada dünya birincisi olan Elmaağaçlı, okçuluk sporunda dünya kupasına katılma hakkı kazanan ve bu yarışmada derece elde eden ilk Türk sporcu olma özelliği de taşıyor. Bu başarılar hem erkekler makaralı yay dalında hem de okçuluğun bütün dallarında bir ilk oluyor. Ayrıca Elmaağaçlı, Türkiye’de on sekiz metrede otuz ve altmış ok atışında beş yüz seksen beş puan olan ve 2013 yılına kadar on beş yıldır kırılamayan rekoru o yıl yedi puan geliştirerek beş yüz doksan iki puan ile kırıyor. Aynı rekoru ertesi yıl bir puan daha geliştirerek beş yüz doksan üç puan yapan Elmaağaçlı, Türklerle özdeşleşen bu sporda toplamda yirmi beş kez Türkiye rekoru kırıyor. Kırdığı rekorların on birini ise hâlâ kimse geçemiyor.
2016 yılında Çin'in Şanghay kentinde gerçekleştirilen Dünya Kupası Birinci Ayak yarışmasında erkekler makaralı yay kategorisinde mücadele eden milli sporcu yarı finalde rakibini 150-147’lik skorla geçerek adını finale yazdırıyor. Elmaağaçlı, bu yarışmada aynı zamanda elli metre on beş ok eleme atışlarında yüz elli tam puan atarak Türkiye rekoru kırıyor. Ancak okçu bu kez final müsabakasını kaybediyor ve dünya ikincisi oluyor.
 

“Ülkemiz, Hızlı Bir Gelişim Gösteriyor”
Son yıllarda okçuluk sporunun ülkemizde hızlı bir gelişim gösterdiğine değinen milli oyuncu çok ciddi dereceler elde ettiklerini vurgulayarak şunları söylüyor: “Özellikle alt yapıda gençlerden dünya şampiyonlukları gibi birçok derece geliyor. Bu başarılar  birden bire olmuyor. Açılan özel kulüpler, yerli olarak kaliteli okçuluk malzemelerinin üretilmeye başlanması, yarışmaların ödüllendirilmesi ve federasyonun faaliyetlerini arttırması gibi birçok neden sayabiliriz bu başarılar için. Mesela sponsor destekleri, artan antrenör seminerleri, basının son zamanlarda gösterdiği ilgi ve destek, yurt dışında yapılan kamplar, sadece okçuluğa özel açılan salonlar ve sahaları da sayabilirim. Umuyorum ki bu destekler ilerleyen yıllarda da bu şekilde devam eder ve benim gibi birçok sporcu kardeşim ülkemizi en iyi şekilde temsil eder.”
“Dünyaca Tanınan Bir Sporcu Olmak İstiyordum”
“Benim okçuluktaki en büyük hedefim dünyaca tanınan ve takip edilen bir sporcu olmaktı.” diyen Elmaağaçlı, dünya sıralamasında altıncı sırada olduğunu kaydederek birinci sıraya yükselmek istediğinin altını çiziyor.
Elmaağaçlı, “Kazandığım birçok başarıyı yeni nesillere aktarmak ve ata sporumuz olan okçuluğu dünyada zirveye taşıyacak sporcuları çalıştırmak ve eğitmek istiyorum. Bunu kendim de bir vazife olarak görüyorum.” diye konuşuyor ve genç okçulara şu tavsiyelerde bulunuyor: “Disiplinli, planlı olarak çalışmaları ve sabırsız olmamaları gerekli. Zamanı, gerekli sabır ve özveriyi gösterdikleri zaman göreceklerdir ki zamanla başarıya bir adım daha yaklaşıyorlar.”

“Okçuluğa Ailecek İlgiliyiz”
Milli okçu ailesinde, bu spora başlamasına sebep olan amcasının oğlu Salih Elmaağaçlı’nın ve Türkiye gençler takımında Avrupa üçüncüsü olan kardeşi Gizem Elmaağaçlı’nın olduğunu belirterek sözlerini şöyle noktalıyor: “Gizem’i  iki yıl önce okçuluğa ben başlattım ve o da  şuan gayet başarılı bir çizgi çiziyor. Kategorisinde Türkiye birincisi. Dediğim gibi okçuluk hayatımın her yanında ve ailecek okçuluk sporuna ilgiliyiz.”